Diplomatik Güç ve Caydırıcılık Faktörü

Fatih KOPUZ


18 Mayıs 2015
Diplomasi, dış politika sorunlarının barışçıl yöntemler kullanarak çözüme kavuşturulması şeklinde özetlenir. Dost ülke diye bir şey yoktur, karşılıklı çıkar ilişkisi vardır ve karşılıklı çıkar ilişkisi içerisinde olduğunuz “dost” devletlerle olan “dostluğunuz” sizden çıkar elde edemediklerinde son bulur. Karşılıklı çıkar ilişkisi içerisinde olduğunuz ülkeler üzerindeki diplomatik gücünüz, içinde bulunduğunuz çıkar ilişkisinin büyüklüğü ile doğru orantılı olup ortaklığınız son bulduğunda ya tamamen kaybolur yada eski gücüne nazaran zayıf hale gelir.

Her hangi bir şekilde çıkar ilişkisi içerisinde olmadığınız ya da daha kötüsü, çıkarlarınızın bir biri ile kesiştiği yada zıt düştüğü ülkeler üzerinde olan diplomatik gücünüz ise tamamen “Caydırıcılık” faktörüne dayanır. Caydırıcılığınız yoksa diplomatik güçten söz etmeye hakkınız da yoktur.

Bir yakın tarih olayı: “Kardak Krizi”

25 Aralık 1995 tarihinde “Figen Akat” isimli Türk gemisi, Bodrum’un 3,8 Mil uzağında ki Kardak Kayalıklarında karaya oturdu. Bu olaydan sonra Yunanistan, deniz kazasının kendi karasularında olduğunu ileri sürerek kurtarma çalışması başlatacağını duyurdu. Türkiye ise söz konusu adaların kendisine ait olduğunu belirtti. Yunanistan Ordusu, bir süre sonra doğudaki adacığa asker çıkarıp bayrak dikti. Bunun üzerine iki ülkenin deniz kuvvetleri adanın çevresinde konuşlandı.

Türkiye ve Yunanistan savaşın eşiğindeydi. Dönemin başbakanı Tansu ÇİLLER, “O bayrak iner, o asker gider” diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri'nin savaşa hazır olduğunu ve Türkiye Cumhuriyetinin Adalar konusundaki hassasiyetini vurgulayarak 30 Ocak 1996 gecesi adaya asker çıkarılmasını istedi. Türk SAT ve SAS komandoları Doğu Kardak’ı kuşatmış olan Yunan donanmasının arasından geçerek hemen yandaki ikinci adaya (Batı Kardak) gece operasyonu ile çıkıp Türk bayrağını diktiler.

Son yılların moda söylemi “Kimse gücümüzü test etmeye kalkmasın” cümlesi. Tam o yıllarda bu gerçekleşiyor ve Yunanistan gücümüzü ve kararlılığımızı test etmeye kalkıyordu. Türk komandolarının Yunan ordusu karışsında yerini almasıyla “Güç Diplomasisi” konusunda oynanacak bütün kartlar oynanmış oluyordu ve hem Yunanistan hem de dünya bir sonraki hamlenin fiili eylem içereceğinden emindi, savaş artık kaçınılmaz görünüyordu.

Tam o sıralarda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill CLİNTON dan gelen telefon ve Amerikan delegesi Richard HOLBROOKE ile NATO Genel Sekreteri Javier SOLANA girişimleriyle tansiyon düşürüldü, Yunanistan çekildi ve kriz öncesi duruma dönüldü.

İşte diplomasi bu işe yarar, diplomatik güç budur.

Bu yakın tarih olayıyla ilgili pek çok kitap ve makale yazıldı, çizildi, değerlendirildi. Kimse Tansu ÇİLLER’i eleştirmedi, konu iç politika malzemesi yapılmadı. Çünkü olay gelip geçici olan hükümetlerden, siyasi liderlerden, siyasi çıkar ilişkilerinden çok daha önemli bir amaca hizmet ediyordu. Eğer Çiller, bu kararlı tutumun dışında bir politik manevra yapsaydı, Türkiye Cumhuriyetinin ve Silahlı Kuvvetlerinin hem Yunanistan hem de dünya ülkeleri üzerinde ki diplomatik gücü çok ağır bir yara alacak, Türkiye politik gücünü kaybetmeye başlayacaktı.

“Her şeye rağmen barış” olmaz. Barış her şeyden önce “adil” olmalı. Dış politika ve diplomasi stratejisi taviz vermek üzerine kurulmaz, bunu yaparsanız taviz verdikleriniz yeniden kapınızı çaldığında yeni tavizler ister, sizde kendinizde onları savuşturacak politik gücü bulamaz hale gelirsiniz.

Amerikan polisiye filmlerinden aşina olduğunuz bir cümle vardır; “Birleşik devletler asla teröristlerle pazarlık etmez.” Bu bir Amerikan politikasıdır, çünkü eğer pazarlık ederlerse, ikinci perde de başka bir terörist gurupla karşı karşıya kalacaklarını ve onlarında pazarlık hakkı isteyeceklerini bilirler.

Bu gün;

•    16 Türk adası ve 1 kayalık Yunanistan işgali altında, ülkenin %95’inin bu fiili durumdan haberi dahi yok.
•    Pazarlık ettiğimiz PKK hakkında “Terör Örgütü” demeye korkar olduk, çünkü “çözüm süreci” bundan olumsuz etkilenebilir.
•    Süleyman Şah Türbesi’nin üzerinde bulunduğu Türk topraklarını İsrail güdümlü başka bir terörist gurup olan İŞİD’in ellerine terk ettik.
•    Hiçbir kanıt bulunmamasına ve Avrupalıların arşivleri açma isteğimize olumsuz yanıt vermesine rağmen sözde “Ermeni Soykırımını” kabul ettik ve özür diledik.

Türkiye’nin diplomatik gücü var mı? Takdirinize bırakıyorum...

Saygılarımla.

Kaynak :
 
 
Yorum Ekleyin
Başlık: *
Yorum:
Güvenlik Kodu:
 

ÇOK OKUNANLAR

En Çok Okunan Haberler

KÖŞE YAZARLARI

Gündem ve diğer konularla ilgili konular.

Query Error : (select yazarlar.Resim,yazarlar.Baslik as yazaradsoyad,yazarlar.Eposta as yazareposta,yazilar.*,yazarlar.Baslik as yazarbaslik,MAX(yazilar.Tarih) as yazitarih from yazilar,yazarlar where yazilar.Tarih = (SELECT MAX(Tarih) FROM yazilar where yazarID=yazarlar.ID) AND yazilar.onay=1 AND yazarID=yazarlar.ID group by yazarID order by yazilar.Tarih desc limit 0,3).Expression #4 of SELECT list is not in GROUP BY clause and contains nonaggregated column 'kma0002_sys.yazilar.ID' which is not functionally dependent on columns in GROUP BY clause; this is incompatible with sql_mode=only_full_group_by