Qnet Hakkında Bilmedikleriniz

Fatih KOPUZ


04 Mart 2014
"Kopuz, gün gelirde; Umumun zarar görebileceği bir şer ile karşılaşırsan, bir fert olarak şahsının göreceği zararı bir an olsun düşünmeyeceksin."

Vedat YILMAZ
J.Mu.Ütğm.

Bir süredir Qnet oluşumu hakkında yazı yazmıyordum, aslını isterseniz yazmama kararı almıştım ancak son günlerde yaşanan gelişmeler nedeni ile bir kaç yazı daha kaleme alacakmışız gibi görünüyor. Daha önce karaladığım yazılara bir takım yorumlar yapıldı, biz lehte yada aleyhte bütün yorumları yayına aldık. Bu arkadaşlara yine yorum vasıtasıyla gerekli cevapları verdik ancak yorumlar biraz sürüncemede kalıyor. Bu nedenle bu yazıda Qnet bağımsız temsilcilerinin iddialarını ele alacağız.

İlk iddia, aynen paylaşıyorum, "Sen bu davayı nasıl kazanacan kardes" şeklinde idi. Sevsinler, keşke Türkçe öğretmenini biraz daha iyi dinleseydin. Bu yorumdan bir kaç hafta sonra, Ankara'dan bir hanım efendi, ki iddiası avukat olduğu yönündedir, bir elektronik posta göndererek, köşe yazılarının derhal kaldırılmasını ve ekteki tekzip metninin yayınlanmasını "emretti." Emir diyorum çünkü kullanılan dil "emir" kipinin bile ötesinde idi. Hanım efendiye Rizelilerin ne kadar inatçı olduğunu keşke bir araya gelip baş başa ve uzun uzun anlatabilsem. Peygamber sabrına sahip olduğum söylenir, ancak tekzip metninin ilk paragrafını bile sabredip bitiremedim. Benim ağzımdan yazılmış bir metin, kendime etmediğim hakaret kalmıyor. Ayrıca elektronik postada "Yayınlanmaması halinde yasal işlem başlatılacaktır" ifadelerine yer verilmiş, yani küstahlık yetmezmiş gibi birde tehdit ediliyordum. Hanım efendiye kızmıyorum, mutlaka gözünden kaçmıştır bir Rizeli ile görüştüğü, gerçi web sitesinden belli Rizeli olduğumuz ama dikkat etmemiş demek ki.

Biz Rizeliler yapı olarak dayatmadan, emir almaktan, tehdit edilmekten hoşlanmayız. Karadeniz'in hırçınlığı kanımıza işlemiş ne diyebilirim ki başka, bende saygımı koruyarak bir yanıt verdim ve tekzip metninin yeniden, kendi ağızlarından ve "saygı" ile kaleme alınması halinde cevap hakkı kapsamında yayınlayabileceğimi ancak yayınladığım köşe yazılarının kesinlikle yayından kaldırılmayacağını bildirerek, yasal işlem başlatmaları tavsiyesinde bulundum. Bu cevap hanım efendiyi çok şaşırtmış olsa gerek, o günden sonra bir daha görüşmek kısmet olmadı. Eğer bu satırları okuyorsa bilmesini isterim ki; Davanız da haklı olsanız bile (ki bu konuda değilsiniz) bir Rizeliye asla ama asla emrivaki de bulunmayın. Bunu yaparsanız haksızda olsa hareket şeklini bildiği gibi sürdürmeye devam eder. Saygılı ifadeler kullanırsanız bir şansınız olur.

Dava, suç duyurusu, tekzip metni gibi konularla bir yayıncı olarak zaman zaman muhatap olduğumuz olmuştur, RİZE OLAY olarak bu konular da henüz hiç dava kaybetmedik. Gerek avukatım gerek şahsım gerek iş arkadaşlarımız kanun hükümlerini gayet iyi bilir. Dava etmek haklarıdır bunu belirteyim, ancak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın cevap yazısını suç unsuru olarak bir hâkime bile kabul ettirmeleri olası değil. Çıkacak, savunmamızı yapacak ve davayı, ifade özgürlüğü kapsamında kazanacaktık. Kendileri dava etmemeyi uygun gördü, bence doğruda yaptılar, çünkü mahkeme masraflarını ödemek zorunda kalacaklardı. Bu tacizlere rağmen her hangi bir hukuksal işlem başlatılmadı, en azından onlar başlatmadı, biz bir kaç girişimde bulunduk, çok da iyi sonuçlar elde ettik, "Bağımsız Temsilci" kardeşlere bomba gibi haberlerim var ama bir sonraki yazıya saklıyorum. Bu yazıda iddialara cevap vereceğiz.

Step-step ilerleyelim, bir diğer iddiaları; “Qnet yasalara uygun bir şirkettir, vergilerini öder v.s.”

Bir şirketin vergi ödüyor olması o şirketin “Dolandırıcılık amacı gütmeyen” bir oluşum olmadığı anlamına gelmez. Daha önce ki “Titan Zinciri” vakalarına göz atın, hepsinin şirket olarak faaliyet gösterdiğini görürsünüz, çünkü çarpılan paranın “Gerçek Şahıslar” üzerinden ülkeden çıkarılması çok risklidir, ayrıca ortada bir mal/hizmet varmış gibi faaliyet gösterilmesi emniyet güçlerinin elini-kolunu bağlayan bir diğer etkendir. Hem elde edilen paranın ülke dışına çıkarılmasında “Tüzel Kişilik” kullanma gerekliliği hem de “Emniyet güçlerinin müdahalesini bir süre ertelemek” için şirket kurmaktadırlar. QuestNet olayında böyle olmuştur ve yerini derhal Qnet almıştır. Ayrıca Qnet, QuestNet ile bağını kesin olarak reddeder, bu ayrıca şu demektir; Qnet müdahaleye uğradığında yanınızda şirket yetkilisi bulamayacaksınız ve kaybettiğiniz parayla kalacaksınız.

Qnet’in hali hazırdaki hizmetleri “Kapıdan Satış” olarak değerlendirilmektedir ve kapıdan satış yapabilmeniz için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından temin edilen “Kapıdan Satış Yetki Belgesi’ne” sahip olmanız gerekir. Bu belge alınması çok zor bir belge değildir, Şahıs Şirketi ya da Limitet Şirket sahibi olan herkes bu belgeyi ücretsiz olarak edinebilir. Gel gelelim Qnet bu belgeye sahip mi, hayır değil, daha önce sahipti ancak Qnet’in Kapıdan Satış Yetki Belgesi, bakanlık incelemesi sonucun da (ki Qnet İncelemeye Alındı başlıklı yazımızda incelemeye alınması için girişimde bulunduğumuzu ve talebimizin olumlu cevap gördüğünü söylemiştik.) iptal edilmiştir. Dilerseniz kendiniz de görebilirsiniz, aşağıda ki bağlantı sizi Gümrük ve Ticaret Bakanlığı web sitesinde yer alan “Kapıdan Satış Yetki ve İzin Belgesi Sorgulama” sayfasına götürür. Sayfada “Firma Ünvanından” kutucuğunu işaretleyin ve arama alanına “Qnet” yazın. Web sitesi size 570’nolu “Kapıdan Satış Yetki Belgesini” getirir, bu belge Qnet’e aittir ve iptal edilmiştir.

Buradan buyurun; http://bim.gumruk.gov.tr/temp/TRKKapidanSatisFirma.aspx

“Neden kapatmıyorlar?” sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim. Çok yakında, hatta size bir sonra ki yazımda, ne zaman kapatılacağı hakkında kesin tarih de vereceğim, çünkü “Network Marketing” konusunu düzenleyen Kanun meclisten geçti, Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL tarafından onaylandı ve Resmi Gazetede yayımlandı. Üstüne üstlük yürürlük tarihine de çok az bir süre kaldı. Ben yürürlük tarihini biliyorum ama bu yazıda vermeyeceğim, bu adamlar bir kardeşimizi daha dolandırmasın diye internetin altını üstüne getirdim, sayfa sayfa, satır satır, yüzlerce belge okudum, yorumlara baktım, yazılara göz gezdirdim. Şimdi onlar meraklanıyor “Bu Kopuz gene ne çorap örüyor başımıza” diye. Meraklansınlar istediğim de bu, biraz araştırırlar böylece, bu işe girerken yapmaları gereken şeyi, onların adına yaptığım şeyi şimdi yaparlar. Hepsi bir sonra ki yazıda.

Peki, bu iş gerçekten bir iş mi? Yüksek müsaadeniz ile birkaç kelime de bu konu hakkında yazmak isterim. Kendileri kesin bir dille piramit sistem olmadıklarını ifade ederler. Piramit sistemlere bu isim piramit şeklinde oldukları için verilmemiştir. Piramit sistemler, yeni üye bulma prensibine dayanır, yeni üyelerden gelen paralar dışında sisteme bir gelir girdisi yoktur, matematiksel bir sistemdir ve piramit hangi seviyede olursa olsun, en son seviyede ki kişi sayısı diğer tüm üst seviyelerdeki kişi sayısından 1 fazladır. Bunu hesaplayarak bulabilirsiniz her zaman en alt seviye diğer bütün üst seviyelerin toplamından 1 fazla çıkar. Bu durum en alt birkaç kattaki kişilerin tamamının kaybetmesi ve yalnızca en üst seviyede ki çok küçük bir azınlığın kazanabilmesi demektir. Bu nedenle piramit ilerledikçe zarar gören kişilerin sayısı ve sistemin elde ettiği rant katlanarak artar. Daha önce ki yazımda da belirttiğim gibi en iyi Piramit sistemlerde dahi kaybedenlerin oranı %83.3’tür. Qnet’de bu oran %91’dir. Yani bir Piramit sistem olduğunu kesin bir dille reddeden Qnet’in bırakın Piramit sistem olmamasını, “İyi bir piramit sistem” olduğunu bile söylemek akıl dışıdır.

Daha önce ki iki yazıma yapılan yorumlara göz gezdirirseniz, beni Network Marketing karşıtı, insanların para kazanmasını istemeyen biri gibi gösterirler. Bu doğru değil, ben Network Marketing sektörüne karşı bir insan değilim, hatta Network Marketing’i geleceğin iş modeli olarak görüyorum. Avon, Amway, Dore, Herbalife gibi Network Marketing şirketleri var, ben bunların aleyhinde tek kelime yazmadım. Çünkü bu firmalarda gerçek ürünler var, bu ürünlere talep var, gidip rahatlıkla çevrenize satabileceğiniz ürünler ve öyle korkunç paralardan söz edilmez aksine çoğu zaman bu firmaların ürünleri aynı ürünün piyasa fiyatından düşüktür, reklam giderlerini indirim ve üyelerine komisyon olarak dağıtırlar. Ama siz “Denge Kolyesi” adı verilen zımbırtıyı gidip bir kişiye bile satamazsınız. “Ama binlerce kişiye sattık” deme siz o insanlara o ürünü değil umut sattınız! Al eline o kolyeyi, şu kadar adam bulursan bu kadar kazanırsın, şöyle dallanır böyle budaklanır deme, git ve ürünün özelliğini anlatarak satmaya çalış. “Himalayalar’da üretilmiştir, (ya da ayda hiç fark etmez) ağrı alır, suyu temizler, insanın canına can katar fiyatı da 1400 lira” bin kere dene. Bir tane bile satamassın. Bu yüzden yaptıkları “Ürün Ticareti” değil “Umut Ticareti” dir. Bu insanlar düpe düz “Umut Taciri” dir.

Biliyorum yine çok uzun yazdım, ama son olarak affınıza sığınıyor ve Piyasa ile Piyasa Fiyatı konularında birkaç kelime yazmak istiyorum. Ürün olduğunu iddia ettikleri nesneler hakkında türlü iddiaları var biliyorsunuzdur. Ama ben içlerinde en çok Bernhard H. Mayer kol saatine tav oldum. Arkadaşlar sunumlarda kendilerini kaptırıyorlarmış, duyuyoruz; “Piyasa fiyatı 9 bin Euro” deniliyormuş. Allah saati üreten zât-ı muhtereme “yuro” ya kulum demiş olsa gerek. Öncelikle “Piyasa” dan söz edeceksek, piyasanın ne olduğunu bilmemiz gerek.

Örnek vereyim;

Ben Fatih KOPUZ olarak bir firma kurdum ve ABD’de ki Apple firması ile irtibata geçerek distribütör oldum, iPhone 5S cep telefonları için 600 dolar bedelle bir anlaşma yaptım ve bu ürünleri temin edip iç piyasaya bu telefonların fiyatı 665 dolar duyurusu yaptım ve ürünleri satmaya başladım. Bir başka beyefendi de şirket kurarak aynı firma ile bağlantı kurdu ve benim gibi 600 dolara anlaşarak bu telefonları temin etmeye başladı. İç piyasaya da bu ürünün fiyatı 640 dolardır duyurusu yaptı. İşte bu şartlarda “Piyasa” oluşmuş olur ve bu ürünün piyasa fiyatı benim söylediğim gibi 665 dolar değil 640 dolardır. Çünkü rekabet o ürünün fiyatını 640 dolara indirmiştir.

Piyasa’nın olmazsa olmazı rekabettir. Söz konusu kol saati markasının çok meşhur olduğunu iddia ederler ancak ben ilk kez bu arkadaşlarla irtibat kurduğumda böyle bir markanın varlığından haberdar oldum, sizin gibi. (!) Bu firmanın resmi sitesine girip “Shop Now” yani “Şimdi Al” bağlantısına tıkladığınız da Qnet’e ait web sitesine yönlendirilirsiniz. Yani bu firma ürettiği saatleri sadece ve sadece Qnet’e sunmaktadır. Piyasada bilinen başkaca bir Distribütörü (Dağıtıcısı) yoktur. İşte bu nedenden ötürü bu ürünün bir “Piyasa Fiyatı” olduğundan söz edilemez. Çünkü ürün piyasaya arz edilmemektedir. Örneğin Awon’da “Lacoste” marka parfüm görürsünüz, bir fiyat biçilmiştir ve aynı parfümü piyasada satan başka firmalarda vardır, sizin Avon’u tercih etme nedeniniz çoğu zaman “Piyasa Fiyatı’nın Altında” satış yapıyor olmasıdır. Ama bu arkadaşların ürünleri piyasada yoktur, bulamazsınız bu nedenle o saati iyi bir saatçiye götürüp değer sorduğunuzda yapacağınız ikinci iş bir bardak soğuk su içmek olur çünkü dolandırılmışsınızdır.

Başbakan Sayın Recep Tayip ERDOĞAN’ın ifadesi ile; “Ve levki” 9 bin Euro olduğunu var sayalım. Bu arkadaşlar sunumlarda size aptal muamelesi yaparlar zaman zaman “12 sene okudun ne işe yaradı” gibi, peki o zaman bu arkadaşlar aptal mı ki bu saatlerden bütçeleri doğrultusunda 5’er 10’ar alarak, saatçilere götürüp 7 bin Euro eksiğine; 2 bin Euro’ya satarak köşeyi dönmüyorlar? SAHİBİNDEN.COM’a verilen Bernhard H. Mayer ilanları neden ilgi görmüyor? Neden saatler bir süre orda kaldıktan sonra zaman aşımına girerek siteden kayboluyor? Bu saat 9 bin Euro diyenlerden kaçı o saati 9 bin Euro’ya sattığını belgeleyebilir?

Bunları iyi düşünün arkadaşlar, bu yazıyı okuyan herkesi seviyorum, bir yurttaşım olduğunuz için, bir insan olduğunuz için ve eminim iyi bir insan olduğunuz için. “Bağımsız Temsilciler” zaman zaman yükleniyorum, ama hepsini çok seviyorum, emin olun sizden fazla isterim iyi bir iş kurup refah içinde yaşamanızı. Ama kavgamız, davamız bu ülkenin güzel insanları ne idüğü belirsiz, Hong kong menşeli bir firma ve adamlar tarafından, kısaca gâvur tarafından dolandırılmasın diyedir. Ne şahsımın nede temsil ettiğim RİZE OLAY’ın “Bağımsız Temsilciler” ile kişisel bir sorunu ya da husumeti yoktur.

Zaman zaman arkadaşlarım ve hatta avukatım bana şu tepkiyle geldi; “Sana ne milletin parasından, pulundan kendilerinin aklı kesmiyor mu? Bırak dolandırılıyorlarsa dolandırılsınlar.” Ben burada çok ciddi bir problem gördüm daha ilk gün, “Abi ben anlatamam başkana gidelim” dediğinde sevgili kardeşim, burada bir terslik olduğunu anlamıştım. Ben “Psikolojik Harp” teriminin ne olduğunu, neyi ifade ettiğini, nasıl yapıldığını iyi bilirim. “Başkan” nitelendirilmesi yapılan insanın bu teknikleri kullandığını gördüğümde adeta kanım dondu. Çünkü bu konuya hakim olmayan biri fark edemez, sizi olduğunuz kalıptan çıkarıp farklı biri haline getirebilirler, çünkü “Psikolojik Harp” savaş sanatının bir parçasıdır ve en tehlikelisidir.

Bir davayla muhatap olabilirdik, hatta kaybederek yüklü cezalar ödemek zorunda da kalabilirdik. Ben bu sisteme savaş ilan ettiğimde bunun farkındaydım. Ve çok değerli gazeteci ağabeyim, Rize Gazeteciler ve Muhabirler Derneği Başkanı Mustafa BAYRAK, bana yaklaşık 45 dakika “Ceza alırsın, uğraşma kimseyle” şeklinde uyaran uzun bir konuşma yaptı. Daha başka kimseler de, beni severler sağ olsunlar, istediler ki Fatih zarar görmesin, hepsi için canımı veririm. Ama onları dinlemedim, çünkü dinleyemezdim. Bunun aldığınız öğütlerle ve o öğütleri tutup tutmamanızla ilgisi var.

Askerdeyken bir bölük komutanımız vardı, Üsteğmen Vedat YILMAZ. Disiplinsiz bir asker olduğumu düşünürdü, aslına bakılırsa haklıydı, bazı kuralları esnetiyor, bazılarını yok sayıyordum. Birkaç kez askeri mahkemeye gönderme tehdidinde bulunmuştur. Şimdi nerededir ne yapar bilemem ama çok kaliteli bir insan olduğundan eminim, Allah selamet versin oda emindi. Teskere alırken bana bir hizmet beratı, bir de üzerinde “Şeyh Edebali’den Osman Gazi’ye Nasihat” yazan bir metin hediye etti. Böyle bir teskere töreni daha önce görmemiştim. Ve bana şöyle dedi; “Kopuz, gün gelirde; Umumun zarar görebileceği bir şer ile karşılaşırsan, bir fert olarak şahsının göreceği zararı bir an olsun düşünmeyeceksin.” Bende ona şöyle dedim; “Emredersiniz komutanım.”

Teskere heyecanından ileri geldiğini sanmıştım ama öyle değildi. Bu emir hayatım boyunca aldığım en anlamlı emirdi. Eğer böyle bir emir alırsanız, itaat etmeme gibi bir lüksünüz yoktur. Ne kadar disiplinsiz olursanız olun.

Bu sisteme ile savaşmak mecburiyetindeydim, başlarda kendime hiç şans tanımıyor olsam da sonuna kadar gitmem gerektiğini biliyordum. Çünkü insanlar zarar görüyordu ve sırtımı dönmek itaatsizlik olurdu. Geldiğimiz noktada “Kapıdan Satış Yetki Belgesi” iptal edilen “Mali Suçlar Araştırma Kurulu” (MASAK) tarafından incelemeye alınan, engellenmesi için yasal düzenleme yapılan bu firmanın 1 kişiyi bile kandırmasına engel olabilmişsem kendimi “Kazanan” taraf kabul edebilirim.

Lütfen bu ve benzeri sistemlere karşı dikkatli olun, araştırın, yargılayın. Ve sakın gaza gelmeyin.

Bir sonraki yazımda “Network Marketing” konusu hakkındaki yeni yasal düzenlemeyi inceleyeceğiz.

Saygılar sunuyorum.



Kaynak :
 
 
Yorum Ekleyin
Başlık: *
Yorum:
Güvenlik Kodu:
Misafir
23 Kasım, 2016
saol usta
helal olsun hiç bir çıkarın olmadan yardımcı oluyorsun insanlıga abi teşekkürler....
Misafir
31 Ocak, 2015
allah razı olsun
Bundan daha güzel anlatılamazdı. Daha da anlamayan kara cahiller size az bile. kendi çöplüğünüzde boğulun.
Misafir
09 Temmuz, 2014
Fatih Bey'e teşekkürler
İki üniversite öğrencisini çok zengin olacaksınız diye kandırıp, ardından paraları olmadıkları için onlara bankadan kredi çektirip, ve hatta banka yeterli krediyi vermeyince bir de kredi kartı aldırıp, bu kredi kartını da anlaşmalı bir kuyumcuda komisyon karşılığı nakit paraya çeviren titan zinciri üyelerinin dolandırıcılığı ile karşı karşıya kaldım.
Avukat olarak suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyorum. Ama konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığımdan yaptığım araştırma da, Fatih Beyin yazıları çok işime yarıdı. Teşekkür etmek istedim. Bu ülkenin sizin gibi kalemlere çok ihtiyacı var. Tekrar teşekkürler...
Misafir
04 Temmuz, 2014
elinizdeki kalemi farklı amaçlar için kullanmayınız
insanlar bir başkasının herseyine özenirmiş de asla aklından şikayet etmezmiş. yanı sen haberci adı altında kalemini saçma sapan savuran insan herkes aptal da tek akıllı sen misin? eğer nitelikli bir haberci isen öncelikle subjektiflikten sıyrılmalısın bence. QNET ın bağımsız temsilciyim ve bununla gurur duyuyorum...herkes kendi işiyle uğraşşsın lütfen
Misafir
30 Mayıs, 2014
Teşekkürler Qnet
Sayın arkadaşlar hak hukuk ve adaletinden zerre kadar şüphe duymadığım Qnet ile çalışıyorum Allah razı olsun bu sistemi Türkiyeye getirenden bu işi bilen bilir belli ki amacın işi kötülemek bilmiyorum ne guruntun var rakip firmalar ile anlaşmış olabilirsin ;)
Admin
16 Mart, 2014
Rizedeyim
Aşağıda "Bunu yüzüne diyeceğim" gibi yarı tehdit vâri içerik barındıran yorumu yapan Zât-ı Muhterem, Rize'ye döndüm, sen kesin biliyorsundur da ben gene de söyleyeyim dedim. Gelip yüzüme söylemezsen kırılırım vallahi :) 0535 572 87 23 telefon numaram sabırsızlıkla bekliyorum ;)
Admin
14 Mart, 2014
Bildiğimiz kadar
İnsanlar görüyor kardeşim, kimin araştırıp kimin sazanlama atladığını, sen o işlem kapasitesi sınırlı beynini yorma, yazılanlardan bir şeyler öğenmeye bak.
Misafir
14 Mart, 2014
bildiğin kadar değil öğrendiğin kadar varsın
merak içinde bir sonraki haberini bekliyoruz . o kadar eminsin ki kendinden neredeyse tarih bile vereceksin firmanın kapanacağı ile ilgili .
bu arada söylemeden geçemiyorum bir link vermişsin lisans ı iptal olmuş diye . he işte bak bakalım bu araştırma yaptığın firma kapıdan kapıya satış mı yapıyor yoksa doğrudan satış mı yapıyor. neyse merak içinde bekliyorum 
Admin
14 Mart, 2014
Anlayamadım?
"Bildiğin kadar değil öğrendiğin kadar varsın" nedir kardeşim? Bunu bir açıkla bize sana zahmet. Yani bir şeyi öğrendiğin zaman o şeyi zaten bilmiş olursun. Birşeyi bilmek ve birşeyi öğrenmiş olmak aynı şeydir. Burada bilmişlik tarlıyorsun, kelime oyunu yapıyosun ama ne anlama geldiği konusunda fikrin yok :) Kapatılacağından gayet eminim kardeşim, çünkü yeni kanunu gördüm, yürürlük tarihini de biliyorum, bu saçma cümleyi kuracağına gidip yeni tüketici kanununu okusaydın şimdi sana bir yerimle gülmüyor olurdum. Gelelim "Kapıdan Satış Yetki Belgesi" meselesine, ne kanun bilirsiniz, ne nizam bilirsiniz, ne ticaret hakkında bir bilgi edinmişsiniz, bir şeyleri ezberleyip tekrar edersiniz sadece. Kapıdan Satış'ın ne olduğu hakkında hiç bir fikrin olmadığı ortada. Kapıdan Satış, Tüketici'ye adresinde ulaştırılan bütün satış işlemlerini kapsar. İster bir web sitesinden kredi kartıyla alışveriş yap, istersen de bir kişi ürününü kapınıza getirip tanıtarak size satsın. Bu iştiraklerin hepsi "Kapıdan Satış" olarak kabul edilir. Senin "Doğrudan Satış" adı verdiğin sistem de "Kapıdan Satış" dır. Çünkü ürünü kargo ile ulaştırıyorsunuz, size vekaleten kargo firması müşterinin kapısına giderek ürünü teslim ediyor. Üstelik, madem ihtiyacınız yoktu? Bu belge için firmanız neden başvuruda bulundu? Müşterinin giderek Satıcıya ait Mağaza, Fuar, Tanıtım yeri gibi mekanlarından bizzat satın almadığı, ürün yada hizmetin tüketiciye kargo, özel kurye veya firma çalışanlarınca bizzat ulaştırıldığı bütün ticari sistemler "Kapıdan Satış" olarak kabul edilir. Rahmetli dedem derdi ki, "Cihanda 3 çeşit insan hasıl olmuştur. Bunlardan biri "Kara Cahil" dir. Kara Cahiller, bir şey bilmez, ama anlatırsan anlamak için gayret eder, seni dinler, ve muhakeme eder. Birde "Bilgili" kimseler vardır. Bunlar bilirler, ama yinede seni yeni bir şey öğrenebilmek umuduyla dinlerler. Bu iki insandan da zarar gelmez. Birde "Yarı Cahiller" vardır ki. Bunlardan uzak dur. Bir takım şeyleri bilir, çoğu şeyi bilmezler, seni dinlemezler ve bir fikirleri olmasa bile her zaman kendilerini haklı sanırlar. İşte bu Allahın belalarıyla hiç bir şekilde uzlaşamazsın." Ve sevgili kardeşim, organizasyonunuzla tanışmadan önce, hiç bukadar "Yarı Cahili" bir arada görmemiştim. Şirketinizin kapanacağı tarihi gayet iyi biliyorum, yeni yasal düzenleme hakkında yazdığım yazı 6 gündür diz üstü bilgisayarımda duruyor. Ben güreş müsabakaları için Gümüşhane'deyim, Rize'ye döndüğümde yayımlayacağım. "Bildiğin kadar değil öğrendiğin kadar varsın" cümlesine nasıl bir açıklama getireceğini merakla bekliyorum.
Misafir
14 Mart, 2014
cevap
Biliyoruz kardeş Gümüşhane de olduğunu ve heyecan içinde bekliyoruz gelmeni 
Geldiginde bildigin kadar değil öğrendiğin kadar varsin ne demek direkt bunu yüzüne diyecegim
Admin
14 Mart, 2014
Korkarım valla :)
Böyle atarlı cümleler kurma bana çok korkarım :) Sen yüzüme bir şey söyleyemezsin yarı cahil dostum. Çünkü ben 10 gün konuşurum senin 5 dakika da kelimen biter.
Misafir
13 Mart, 2014
çok bilmiş
Yahu arkadaş haberciyim diyorsun iyi güzel de az bir araştırma yap be kardeşim bir öğren önce 
Misafir
05 Mart, 2014
Helal Olsun
Çok yerinde yazmışsın, tebrik ediyorum
 

ÇOK OKUNANLAR

En Çok Okunan Haberler

KÖŞE YAZARLARI

Gündem ve diğer konularla ilgili konular.

Query Error : (select yazarlar.Resim,yazarlar.Baslik as yazaradsoyad,yazarlar.Eposta as yazareposta,yazilar.*,yazarlar.Baslik as yazarbaslik,MAX(yazilar.Tarih) as yazitarih from yazilar,yazarlar where yazilar.Tarih = (SELECT MAX(Tarih) FROM yazilar where yazarID=yazarlar.ID) AND yazilar.onay=1 AND yazarID=yazarlar.ID group by yazarID order by yazilar.Tarih desc limit 0,3).Expression #4 of SELECT list is not in GROUP BY clause and contains nonaggregated column 'kma0002_sys.yazilar.ID' which is not functionally dependent on columns in GROUP BY clause; this is incompatible with sql_mode=only_full_group_by